Haber

CHP Heyeti Hatay’da… Burcu Köksal: “Körfez Turu için mi harcadınız, Uçan Saraylar için mi kullandınız, Nerde Bu Deprem Vergileri?”

HABER: TAMER ARDA ERŞİN – Kamera: ÜNAL AYDIN

CHP Heyeti, 6 Şubat depremlerinin yıkıma yol açtığı Hatay’daydı… CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, vatandaşlardan alınan Özel İletişim Vergisi’ni hatırlatarak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e, “Hatırlarsanız 2011 Van depreminden sonra o zaman Dönemin Maliye Bakanı, şimdi Hazine olan Maliye ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, o dönemde deprem vergileri nerede diye sorulduğunda bu vergilerle duble yol yaptıklarını söyledi. Bugün de kendisine aynı soruyu soruyorum, deprem vergileri nerede? Körfez turunda mı harcadın, uçan saraylar için mi kullandın? Nerede bu deprem vergileri? Hükümetin bilgi vermediğini belirten Köksal, “Deprem mağdurlarından kaç kişiye kira yardımı yapıldı? Kaç ev sahibine destek verildi. Hala bir açıklama yok. Kimsiniz, neyi saklıyorsunuz? Anlamıyoruz. Erteliyorlar yani borcu takla atıyorlar.Kampanya kapsamında toplanan 115 milyar TL’ye ait olan Köksal, “O gün toplanan 115 milyar TL ne oldu? Buharlaştı. Bu paraya ne oldu diye sorduğumuzda teklifimiz AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.”

CHP Küme Başkan Yardımcısı Burcu Köksal başkanlığında; CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, Antalya Milletvekili Aliye Çoşar, Hatay Milletvekili Servet Mullaoğlu, Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, Mersin Milletvekili Gülcan Kış, Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’nın da yer aldığı heyet, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun göreviyle bugün Hatay’a geldi.

Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremden bu yana geçen 6 ayda vatandaşların sorunlarını, taleplerini ve ihtiyaçlarını ele alan heyet, ardından basın toplantısı düzenleyerek açıklama yaptı.

Heyet adına konuşan Köksal’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“…HATAY HALA YILANLAR ALTINDA ÖLÜYOR OLMAYACAKTIR: Bugün Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla tüm kadın milletvekillerimizle birlikte iktidarın kaderine terk ettiği medeniyetler beşiği Hatay’dayız. 6 Şubat merkezli, 11 ili etkileyen deprem felaketinin üzerinden 6 ay geçti. O gün devletin yetersizlikleri, koordinasyonsuzlukları, niteliksiz atamaları, teçhizat eksiklikleri, yıllardır özel haberleşme vergisi adı altında toplanan vergilerin nereye harcandığının açıklanması, enkaz başında bekleyen, arayan vatandaşlarımızın sorunlarına çare bulunsa. yakınları için, Hatay’ın kederinden bunalanlar, bir solukta Hatay’a gitsinler. Hibe verilseydi bugün hükümet üzerinden 6 ay geçmesine rağmen Hatay hala enkaz altında kalmıyor olacaktı.

VATANDAŞIN YARARINA İHTİYAÇ ESASLI KENTSEL DÖNÜŞÜM DEDİĞİMİZDE DEVLET TARAFINDAN ‘ARANANIYORUZ’ BİLDİRİLİYORUZ: Hatay bugün hala enkazdan çıkmaya çalışıyor. Hatay’a ses verin dediğimizde sıçtık. İhtiyaca dayalı, kiraya dayalı değil, vatandaş yararına kentsel dönüşüm dediğimizde iktidar tarafından ‘istemediğimiz’ ilan edildi. Gerçekten üzgünüm. İlkokul öğrencileri bile “Deprem değil, bina öldürür” sözünü ezberlemiştir. 17 Ağustos 1999 Gölcük Sarsıntısı, iki gün sonra yıldönümü. O sarsıntının üzerinden 24 yıl geçti. O gün 17.000 kişinin öldüğü açıklandı. Ardından 2010 yılında TBMM araştırma raporuna göre o depremde 18.373 kişinin hayatını kaybettiği kaydedildi. Resmi olmayan kayıtlara göre can kaybının 50 bin civarında olduğu söyleniyor. O şokta hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum.

HATAY, DEFNE, SAMANDAĞ SOKAKLARINA KİMSE GİREMEZ: 24 yıl oldu, bu kez 6 Şubat 2023 Depremi ile enkaz altında kaldık. İnsanlar hala yetimlerin mezarlarında yakınlarını arıyor. Depremin ilk günü buradaydım. Bir sarsıntı oldu, o akşam İskenderun’daydım. Antakya’daydım. Kendi gözlerimle gördüm, ilk dört gün arama kurtarma çalışması olmadı. Bölgeye görev grupları gönderilmedi. Depremde hayatını kurtaran vatandaşlar, yakınlarını enkazdan çıkarmaya çalıştı. O günlerde insanlar bir kepçe dileniyorlardı. Hatay, Defne ve Samandağ sokaklarına kimse giremedi. Enkaz altında insanlar çığlık atarak öldü. Telefonlar çalışmadı. Sosyal medyadan yakınlarının adreslerini paylaşan kişiler, yardımın oraya getirilmemesi için bir umut dilendi. Seslerini duyurmaya çalıştılar. Peki hükümet ne yaptı? Hatta sosyal medyayı bloke ederek bunu sınırlamaya çalıştı. Bu devlette halkın dayanışmasına bile engel olmaya çalışan bir AKP iktidarının karşısındaydık.

HATAY’DA EVİNİ, EN İYİSİNİ, TÜM VARLIKLARINI, HAYATTA SAHİP OLDUĞU HER ŞEYİ KAYBEDEN İNSANLAR HALA YARDIM İSTİYOR: Enkaz altından çıkarılan ve hayatını kaybeden vatandaşlar, yakınlarına bile ulaşamadan yetimler mezarlığına defnedildi. Liste yok, koordinasyon yok, iletişim yok. Depremde çadır ve kan sattılar. O gün bu hükümet, çadır ve kan satıcısını iyilik ve merhamet elçisi olarak ödüllendirdi. Hatay hala ölüyor. Hatay’da kurulan konteyner kentlerle ilgili hala çok şikayet var. Su, elektrik kesintileri hala çözülmedi. 3 öğün yemek yeme sorunu hala devam ediyor. Evini, barınağını, tüm mal varlığını, hayatta sahip oldukları her şeyi kaybeden insanlar Hatay’da hala yardım bekliyor.

O GÜN TOPLANAN 115 MİLYAR TL’YE NE OLDU: Deprem için milyonlarca dolar toplandı. Hatta o dönemin Merkez Bankası Başkanı (Şahap Kavcıoğlu) canlı yayına bağlanarak 30 milyar TL bağışta bulunduğunu söylemişti. O gün toplanan 115 milyar TL ne oldu? Buharlaştı. Bu paraya ne oldu diye sorduğumuzda teklifimiz AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Temmuz ayında TBMM’nin kapanmasına birkaç gün kala AKP tarafından bir kanun teklifi getirildi önümüze. Bu neydi? Beyin sarsıntısının ekonomik kayıplarını telafi etmek için Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi. Aslında AKP’nin seçim döneminde yaptığı kamu kaynaklarının harcaması nedeniyle bu tamamen vatandaşın yüküydü. Enflasyondan deprem verilerine kadar her şeyi manipüle edip pembe göstermeye çalışan saray rejimi, bu insanların haykırışlarını Hatay’dan, molozların altından, toz bulutundan duymak zorunda kalıyor.

TTB TARAFINDAN BU AY YAYINLANAN BİR RAPOR VAR: Şimdi iktidarın yok saydığı gerçek verilerle tespit edilen Hatay’ın yaşadıklarından bahsedelim. Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) bu ay yayınladığı bir rapor var. Raporda, İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından yapılan incelemeler ve haziran ayına ilişkin bilgiler paylaşıldı. Bu rapor, hükümetin inatla var olmadığını söylediği asbest tehlikesine dikkat çekiyor. ‘Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından toplam 13 ilde yürütülen hasar tespit çalışmaları kapsamında 11 Mart 2023 tarihi itibarıyla 279 bin binada 821 bin 302 bağımsız birim yıkıldı, acil yıkıma ihtiyaç duyan ve ağır veya orta derecede hasarlı olduğu tespit edildi. Toplam deprem atık miktarının 100 milyon ton ile 138 milyon ton arasında olduğu tahmin ediliyor.’ Depremin en fazla meydana gelmesi beklenen iller ise Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya. Gaziantep bunların ortasında. Bu atıklar, atıkların yüzde 85’inden fazlasını oluşturuyor. Bu illerde deprem atıkları için kesintili ve nihai depolama alanı ihtiyacı diğer illere göre çok daha fazladır.

AYIRMA YOK, DEPOLAMA YOK: Raporda, binaların yıkılması, atıkların taşınması, depolanması ve işlenmesi sırasında gerekli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, özellikle vatandaşlar için gerekli tüm önlemlerin alınması ve hatta sulama yapılması gerektiği belirtiliyor. Tozdan zarar görmemek için. Ancak gelirken gördük ki o kazılar ve atıklar molozun bulunduğu yerde özensizce ayrılmış. Herhangi bir güvenlik önlemi alınmadan tedbirsiz alınmaktadır. Farklı bir tasnif, depolama yeri yoktur. Yani enkazın olduğu yerde o atıkların gerekli önlemler alınıp alınmadığı bilinmeden işçiler tarafından ayrıştırıldığını gördük.

BU İŞİN BU ŞEKİLDE YAPILMADIĞINA KENDİM ŞAHİT OLDUM. : Sarsıntı atıklarının süreksiz depolama alanlarına taşınması, atıklardaki malzemelerin ayrıştırılarak tekrar kullanılması, geri dönüşümünün sağlanması, kalan atıkların ise ilgili yönetmelikte belirtilen kararlar çerçevesinde bertaraf edilmesi gerekmektedir. tehlike seviyesi. İTÜ raporunda ise Antakya’da arkadaşlarımla gördüğüm sahnede bunun böyle olmadığına bizzat şahit oldum.

GEREKLİ EMNİYET ÖNLEMLERİNİN ALINMASI NOKTASINDA RAPORDA ÖZELLİKLE DÜZENLENENLER: Ayrıca seçilen alanın sahadaki çalışmalardan etkilenebilecek konut, altyapı, sanayi ve ticari alanlardan yeterince uzakta olması gerektiğini söylüyor. Antakya’da bunlar takip ediliyor mu? uyulmadı. Kesintili ve nihai düzenli depolama sahalarının atık miktarını karşılayabilecek kapasitede olması gerektiğini söylüyor. Peki, bu kesintili ve nihai depolama alanları, içinden çıkacak atık miktarını karşılayacak kadar güçlü mü? O kadar büyük bir alan mı? Aynı zamanda bir soru işaretidir. Kesintisiz depolama alanlarında yangın riski nedeniyle atıkların belirli bir yüksekliğin üzerinde istiflenmemesi gerektiğini söylüyor. Raporda gerekli güvenlik önlemlerinin alınması noktasında özellikle vurgulandı.

KARŞILAŞTIĞIMIZ YÜKÜN NEREYE DÖKÜLECEĞİ umurunda olmayan bir güçle karşı karşıyayız: Yine aynı raporda Hatay’ın tahmini atık hacmi 47 milyon 713 bin 957, atık tahmini miktarı ise 49 milyon 437 bin 450 ton. Hatay için asgari toplam depolama ihtiyacı 1 milyon 500 bin metrekare. İstanbul Teknik Üniversitesi’nin raporunda yer aldı. Peki Hatay’da son durum nedir? Samandağ sahilindeki çadırkentin yanına asbest açısından tehlikeli, ayrıştırılmamış molozların döküldüğünü hepimiz biliyoruz. Dönemin bakan yardımcısı o gün “Yanlış yaptık, ayrılmadan yapıldığını anlamadık” gibi ifadelerle, “nereyi gösterirlerse oraya döktük” diyerek adeta ihmalini itiraf etti. , milletin gözüne bakarken beceriksizlik ve beceriksizlik. Deprem oldu, şehir yıkıldı, çadırkent kuruldu, moloz yığınlarının nereye düşeceğini umursamayan bir hükümetle karşı karşıyayız.

HATAY’DA DAHA FAZLA YIKAMA ÇIKARILIYOR: Hatay Valiliği’nin 5 Mayıs’ta yayınladığı bültene göre, il genelinde çöken 12 bin 52 binanın enkazının kaldırıldığı, acil yıkılacak 9 bin 218 binanın ise yıkılarak enkazın taşındığı belirtiliyor. Valilik, il genelinde yaklaşık 51 bin binanın yıkımı ve yıkım atıklarının taşınmasına ilişkin ihale ve işlemlerin tamamlandığını bildirdi. 1-11 Ağustos tarihleri ​​arasında yıkılacak ve enkazı kaldırılacak hasarlı binalar listesinde 2 bin 34 bina olduğu belirtildi. Hatay’da hala daha fazla enkaz kaldırılıyor. Ama soracak olursanız ekipler zamanında müdahale etti bu kadar değil mi? Gerekli tüm iş makinelerimiz vardı, bu kadar değil mi? Bu kadar yok muydu? Bunu insanlara söylüyorlar. Ancak enkaz kaldırma çalışmaları 6 aydır devam ediyor. Yolda gözümüzle gördük ki hala yıkılmayı bekleyen ağır hasarlı binalar var. Yıkılan birçok binanın enkazı hala kaldırılmadı.

6 AYDA YÜZDE 49’UNU ÇIKARABİLECEK BİR GÜÇ, KALANI 100 GÜNDE KALDIRABİLİR: Hatay Valisi Mustafa Masatlı, depremin 6’ncı ayı olan 6 Ağustos’ta yaptığı açıklamada, “6,4 ve 5,8 büyüklüğündeki depremlerde 13 bin 670 bina tamamen yıkıldı, 8 bin 235 bina ise yıkıldı. acil yıkıldı. Bunların hepsini 21.905 binayı enkazıyla birlikte kaldırdık. 57 bin 43 ağır hasarlı bina kaldı. Bunlarla ilgili çalışmalara başladık. Şu an itibariyle 17 bin 250 binayı enkazıyla birlikte kaldırdık. Bir binanın yüzde 49’unu kaldırdık. Toplam 80 bin 512 bina ve 264 bin bağımsız bölüm. Kaldırılacak binaların yüzde 51’i kaldı. Sayı 32 bin 613. Bunu yaptığımız hesapta 100 günde halledeceğiz” Kalan yüzde 51’i 100 günde hallederim diyor. Şimdi nasıl inanalım? Yüzde 49’u 6 ayda kaldırabilen bir hükümet, kalanını 100 günde kaldırır. Buna kargalar güler deyim yerindeyse. asbest tehlikesi yok diyor ama valiliğin internet sitesinde bilgi olduğu söyleniyor.

SU ÇIKIŞIYLA, YETERLİ HİJYEN MALZEMELERİYLE, İNSANLAR YAŞAMAK ZORUNDA: İTÜ’nün raporu aynı şeyi söylemiyor. Enkaz hala kaldırılıyorsa, moloz ne ayrılır ne de zaman zaman götürülür. Çöplüklere nasıl dökülür? Enkazın gelişigüzel gösterilen yere ayıklanmadan döküldüğünü bakan yardımcısı bile itiraf ederken asbesti inkar etmek için hangi vicdan gerekir? Yine vali ‘3 hafta sonra çadırlarda kalan vatandaşımız kalmayacak, konteyner kentlerimiz hazır’ diyor. Bunu 6 Ağustos’ta yapıyor. Bugün 15 Ağustos. Mimarlar Odası’nın geçtiğimiz günlerde yayınladığı raporda geçen şu sözleri paylaşıyorum: ‘Yağmur yağınca çatıdan, pencerelerden su akar. Banyo yaptığınızda diğer odalara su sızıyor. Lavabolar sızdırıyor. Konteynerlerin zemini sallanıyor hatta bazı yerlerde çökmeler oluyor. İnternette sorun var. Bazı konteyner şehirlerde su arıtma cihazı bulunurken bazılarında yoktur. Bazı konteynerlerde klima bulunurken bazılarında klima yoktur. Yeterli içme suyu yok. İnsanlar su kesintileri ve yetersiz hijyen ekipmanlarıyla yaşamak zorunda kalıyor. Hijyen malzemeleri dağıtılmadığı için yetersiz kaldığı için dışarıdan parayla almak zorunda kalıyorlar. Çamaşırhane her konteyner şehrinde farklıdır. Bazı konteyner kentlerde sadece akşam yemekleri, bazı konteyner kentlerde ise sabah ve akşam yemekleri verilebilmektedir.’ Bu liste uzayıp gidiyor. Şimdi burada yaşayan depremzedelerden bu şikayetleri birinci elden dinlemek için buradayız. Burada gördüklerimizi ve duyduklarımızı tüm kamuoyu ile paylaşacağız. Bakacağız her zaman olduğu gibi tek adam söylenenlere, yaşananlara göz yumup her şeyi çevresindekilere gösterecek, böyle bir açıklama yapacak mı yoksa depremzedelerin yanında mı duracak?

LÜTFEN. ŞİMDİ BU BİLİNÇTEN UZAK TUTUN: İşte size sesleniyoruz, lütfen üç maymunu oynamayın. Her şeyi pembe göstermeye çalışmayın. Depremzedelerin yanında olun. Bunu depremzedelere yapmayın. Lütfen. Bu şerefsizliği unutun artık.

KAÇ OKUL YIKILDI, KAÇ ÖĞRENCİ EĞİTİME DEVAM EDİYOR: Gelelim eğitime. Okullar yıkıldı. Çocuklar çadır ve konteynırlarda eğitim gördü. Öğretmenler kendi imkanlarıyla eğitim seferberliği başlattı. Hiçbir bilgi paylaşılmadı. Kaç okul yıkıldı, kaç öğrenci eğitimine devam ediyor. Bu çocuklara gerekli eğitim desteği verildi mi? Türkiye’deki tüm öğrencilerin yüzde 24’ü depremin yaşandığı 11 ilde eğitim görüyor. Öğretmenlerin yüzde 19,1’i deprem bölgelerinde çalışıyor. Şu anda Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 20 bin 340 eğitim binasının 8 bin 162’si kontrol altına alındı ​​ve bu depremin etkilendiği 11 ilde bulunuyor. 72’si yıkılan toplam 428 derslik. 504 binadaki 3.739 derslik ağır hasarlı ve acilen yıkılması gerekiyor. 3 bin 693 derslikli 331 bina orta, 30 bin 964 derslikli 2 bin 533 bina hafif hasarlı oldu. Bu okulların birebir hizmet verebilmesi için 2.11 milyar dolar gerekiyor. Bölgedeki 11 ildeki okulların sadece yüzde 40’ı depreme dayanıklılık denetiminden geçti. Peki hepsi denetlendiğinde ne olacak, elbette bu rakamlar artacak.

BORÇ İÇİN BEKLEMEYİN. GECİKME VAR. NEDEN SİLMEZSİNİZ: Kaç kişi depremzedelerden kira yardımı aldı? Kaç ev sahibine takviye verildi? Hala bir açıklama yok. Sen kimsin, ne saklıyorsun? anlamıyoruz Her geçen gün artışlara uyandığımız ülkemizde, depremzedelerin kredi borçları, vergi borçları hep ötelendi diyorsunuz. Hep erteliyorlar. Yani bir nevi borcu çeviriyorlar. Silme yok. Borçtan kurtulmak yok. erteleme vardır. Neden silmiyorsun? Neden depremzedelerin yanında olmuyorsunuz?

KÖRFEZ TİPİNDE Mİ GEÇİRDİNİZ, YOKSA UÇAN SARAYLAR İÇİN KULLANDINIZ: Hatırlarsanız 2011 Van Depremi’nden sonra dönemin Maliye Bakanı, şimdi de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e deprem vergileri o zaman nerede diye sorulduğunda bu vergilerle duble yol yaptıklarını söylemişti. Bugün de kendisine aynı soruyu soruyorum, deprem vergileri nerede? Körfezde mi harcadın yoksa uçan saraylar için mi kullandın? Nerede bu beyin sarsıntısı vergileri? Birebir Şimşek, 2008’de işsizliğin artmasıyla ilgili olarak, kadınların iş araması nedeniyle istatistiklerin arttığını söyledi. Bunu da unutmadık. Cumhuriyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde elde ettiği başarılar ve Mustafa Kemal Atatürk’ün bize seçme ve seçilme hakkı vermesi sayesinde, kadının halkın temsilcisi olarak her alanda başarılı olabileceğini kanıtlamak için Hatay’dayız. dar kafalılara ekonomiye katkımızı göstermek ve Hataylı kadınların sesi olmak. . Buradan Hatay’ın sesini tüm Türkiye’ye duyuracağız.

BÖYLE BİR MANTIK VAR MI: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 17 Temmuz’da yerinde dönüşüm projesi adlı bir proje başlattı. Buna göre konutlara 500 bin hibe, 500 bin kredi, işyerlerine 250 bin hibe ve 250 kredi verileceği açıklandı. Krediler, iki yıl ödemesiz; 10 yıl vade ve 0 faiz ile kullanılacağı söylendi. 100 metrekareye kadar olan konutlarda 500 bin, 150 metrekareye kadar olan konutlarda 750 bin, 150 metrekareden sonraki konutlarda 800 bin görüyorum. 50 metrekareye 250 bin, 100 metrekareye kadar olanlara 400 bin, 101 metrekare ve üzeri işyerlerine 500 bin lira kredi öngörülüyor. Bu ne anlama gelir? Parası olmayan, parasını kaybeden, depremde her şeyini kaybeden depremzedeler için bir analiz mi? Hayır öyle değil. Sen 500 bin ver, ben 500 bin vereyim, el sıkışalım diyor. Böyle bir mantık var mı?

GELİN DELİ OLMA: Bu şehirde taş kalmadı. Açlığın ve yoksulluğun bittiğinin farkında olmayan hükümet vatandaşa diyor ki, 500 bininiz varsa 500 bin daha vereyim, evinizi vereyim. Bundan kim yararlanıyor biliyor musunuz? Yabancılara konut karşılığında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı dağıtanlar. Depremzede çatısı akan konteynerde yemek beklerken, sıcak bir yuvaya sahip olmaya çalışırken bu kolaylık mı? Vatandaş bunu söyleyince onlar da söylemiyor mu? Çünkü bundan hoşlanmıyorsun. Hadi, deli olma. Buradaki herkesin bir evi, bir sığınağı vardı. Konsey sistemi vardı. Devlet, vatandaşlarını korumak, kollamak ve ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Yıllarca bu bölgede yaşayan insanlar vergilerini devlete ödediler. Bütün vatandaşlık görevlerini yerine getirdi. o zaman yaparsın kardeşim Her aileyi bir mesken yapacaksın. Her öğrenciye fırsat eşitliği ile eğitim hakkını vereceksiniz. Her vatandaşın temel ihtiyaçlarını, hijyenik paketlerini ve zorunlu gıdalarını karşılayacaksınız.

O PARA, HALKIN PARALARI, O PARA DEPREM ZAFERİ PARASIDIR VE O PARALARI DEPREM İÇİN HARCAYACAKSINIZ: Hatay’ı Hatay yapan tüm değerlere sahip çıkacaksınız. Burada yaşayan depremzedelere istihdam sağlayacaksınız. Koruyacaksın, izleyeceksin. Halkın parasıyla bindiğiniz araba keyfini bir kenara bırakacaksınız. O para milletin parası, o para depremzedenin parası, siz de o parayı depremzedeye harcayacaksınız.

HATAY’IN SESİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ: Ayrıca Halil Konakçı isimli bir din görevlisi, Hatay’ın Türk topraklarına katılmasıyla ezanların yasaklandığını ve Fransızların yapmadığı bir zulmün yaşandığına dair son derece çirkin ve aşağılık bir paylaşım yaptı. Şimdi bu ve bunu düşünenler, ‘Keşke Yunanlar kazansaydı’ diyen zihniyetin ve Hatay’ın Fransız işgali altında kalmasını savunan zihniyetin uzantılarıdır. İkisi de aynı zihniyeti temsil ediyor. Hatay, tüm inançların kardeşçe yaşadığı Türkiye Cumhuriyeti’nin güzide şehirlerinden biridir. Her zaman öyle kalacaktır. 40 asırlık Türk vatanı düşman eline esir bırakılamaz. ‘Hatay benim şahsımdır’ diyen Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde, CHP olarak Hatay’ın sorunlarını çözmek, Hatay’ı eski haline getirmek için gerek sahada gerekse TBMM’de mücadelemizi sürdürüyoruz. eski güzel günlerine ve Hatay’a hak ettiği değeri kazandırmaktır. sesi olmaya devam edeceğiz.

haberelbeyli.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu